Şansa kader geldiğimiz şu hayata sıkı sıkı tutunuyoruz efenim. Madem intihar edecek denli son raddeye geldik, son kalan bir kaç km'lik yakıtımızla sevdiğimiz insanların hayatları için bir şeyler yapıyoruz. Hayatına dokunuyoruz kimilerinin parmak uçlarımızla. Hayat bize acı gönderiyorsa biraz daha acı o an gülünecek bir şey çıkarıyorsa daha fazla kahkaha çağırıyoruz. Zaten var mıdır bizi daha fazla yıpratacak şey o saatten sonra. Üstüne yürüyoruz tüm korkuların söylüyoruz hiç söylenmemişleri. Son günmüş gibi yaşıyoruz anlayacağınız sonraki her saniyeyi, ölmeden önceki değil ama, sanki zaten ölmüşüz de bize son bir gün daha verilmişimtırak bir son gün. Sonra belki bir bakıyoruz değişmiş hayat, yağmur dinmiş açmış güneş ve cevap bulmuş kafamızdaki tüm soru işaretleri. Ki genelde bu denli kaygısız ve beklentisiz yaşamanın ardından hep bu gelirdir. Ne kaybettik elimizden geleni yaptıktan sonra yada ilk defa bir şey yapmamış olmanın ardından ? Olmadı mı sıkıyoruz kafamıza efenim yine son gümümüz. Ama kurumuş bir dal yahut hasta bir sırtlan gibi değil elinden gelen her şeyi denemiş ama iş bu ya trajediden olduramamış bir savaşçı olarak ayrılıyoruz bu odadan. Ölmek mesele değil efenim. Cesaret yada korkaklık değil. Ölmek en olağan olmak hali bir canlının. Mesele neye öldüğümüz.